Güncelleme Tarihi:

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Furkan Timur, “Son aylarda sahada ve poliklinik pratiğinde uyuz şüphesiyle başvurularda belirgin bir artış olduğunu gözlemliyorum. Bu artış, tek bir merkezle sınırlı değil; ailelerden gelen geri bildirimler ve meslektaşlarımızın gözlemleri de benzer yönde” dedi.
‘ACİL SERVİSLERE GECE UYUTMAYAN KAŞINTI ŞİKÂYETLERİYLE GELİYORLAR’
Hastaların başvuru şekline baktığımızda iki farklı grup gördüklerini söyleyen Furkan Timur, “Bir kısmı acil servise ‘gece uyutmayan kaşıntı, yaygın döküntü, huzursuzluk’ gibi şikâyetlerle geliyor. Özellikle küçük çocuklarda uykusuzluk ve kaşıntıya bağlı ajitasyon, aileyi hızlıca acile yönlendirebiliyor. Diğer önemli grup ise polikliniğe geliyor; burada da çoğu zaman ‘Evde bir kişide başladı, sonra kardeşe ve ebeveyne geçti’ şeklinde bir hikâye oluyor” ifadelerini kullandı.
‘TEMEL BULAŞ YOLU KIYAFETLER YA DA EŞYALAR DEĞİL’
Uyuzun temel bulaş yolunun kıyafetler ya da eşyalar olmadığını, uzun süreli yakın cilt teması olduğunun altını çizen Furkan Timur, “Bu nedenle okullar ve kreşler, çocukların gün içinde temas ederek vakit geçirmesi nedeniyle bulaş açısından uygun ortamlar oluşturur. Ancak uyuzun yalnızca okulda ortaya çıkan ya da orada hızla yayılan bir hastalık gibi düşünülmesi doğru değil; çoğu zaman okul ve ev arasında gidip gelen bir bulaş zinciri söz konusu” ifadelerini kullandı.
‘HER YAŞTA GÖRÜLEBİLİR AMA ÇOCUKLARDA DAHA YAYGIN’
Uyuzun her yaşta görülebileceğini ancak çocuklarda daha sık karşılaşıldığını ifade eden Furkan Timur,
“Özellikle okul öncesi ve ilkokul çağında, gün içinde temasın yoğun olması bulaş riskini artırır. Bu yaş grubunda çocukların birlikte oyun oynaması ve temas ederek vakit geçirmesi, uyuzun yayılması için uygun bir zemin oluşturabiliyor. Bebeklerde ise bulaş riski, anne-baba ve yakın aile üyeleriyle kurulan sürekli temas nedeniyle daha belirgin hale geliyor” dedi.
“Soğuk havalarla birlikte ailelerin kapalı alanlarda daha uzun süre bir arada kalması, yakın teması artırır ve bulaş için uygun bir ortam oluşturur. Kış döneminde okulların aktif olmasıyla sınıf içi temas artar, ev içinde birlikte geçirilen süre uzar; bu durum da bulaşmayı kolaylaştırır. Ayrıca kış aylarında cildin daha kuru ve hassas hale gelmesi, kaşıntı şikâyetinin daha belirgin hissedilmesine neden olur. Bu da ailelerin sağlık kuruluşlarına daha erken başvurmasına yol açar.”
UYUZUN ERKEN BELİRTİLERİ NELERDİR, GENELLİKLE HANGİ BÖLGELERDE BAŞLAR?
Uyuzun en erken ve en dikkat çekici belirtisinin kaşıntı olduğuna dikkat çeken uzman isim, “Kaşıntı genellikle gün içinde hafifken, gece saatlerinde belirgin şekilde artar. Çocuklarda bu durum sık uyanma, huzursuzluk ve uyku bölünmeleriyle kendini gösterebilir ve çoğu zaman ilk fark edilen bulgu şiddetli kaşıntı olur” dedi ve ekledi:
“Başlangıçta ciltte küçük kızarık kabarıklıklar veya ince çizgi şeklinde lezyonlar görülebilir; ancak bu bulgular her zaman belirgin olmayabilir ve alerjik döküntülerle karışabilir. Yerleşim bölgeleri yaşa göre değişir: çocuklarda en sık el parmak araları, el bilekleri, koltuk altı, bel çevresi ve kalça bölgesi ön plandayken, bebeklerde avuç içi, ayak tabanı ve baş-boyun bölgesi de tutulabilir.”
NASIL BİR TEDAVİ YÖNTEMİ UYGULANIYOR?
Uyuz tedavisinde günümüzde en sık ve ilk tercih edilen seçenekler yüzde 5 permetrin içeren kremler olduğunu ve doğru şekilde uygulandığında oldukça etkili çözüm sunduğunu vurgulayan Furkan Timur,
“Bazı özel durumlarda, özellikle küçük bebeklerde veya hassas cilt yapısı olan çocuklarda, kükürt içeren preparatlar gibi yaşa daha uygun alternatifler tercih edilebilir. Tedaviye rağmen şikâyetlerin devam etmesi çoğu zaman ilacın etkisizliğinden değil, bulaş zincirinin kırılmamış olmasından kaynaklanır” dedi.
UYUZA KARŞI NASIL ÖNLEMLER ALMAK GEREKİYOR?
Furkan Timur, uyuzdan korunmanın temel amacının bulaş riskini en baştan azaltmak olduğunu belirtti. Timur, özellikle uzun süreli ve yakın cilt temasının farkında olmanın çok önemli olduğunu vurguladı. Uyuz şüphesi olan kişilerle aynı yatakta uyumanın, uzun süreli fiziksel temas etmenin veya kişisel eşyaları ortak kullanmanın bulaş riskini artırdığına dikkat çekti.
Ev ortamında yakın temasın ve eşya paylaşımının sınırlandırılmasının korunmada en etkili adım olduğunu ifade eden Timur, kıyafetler, çarşaflar ve havluların uygun koşullarda temizlenmesinin de riskin azaltılmasına yardımcı olabileceğini söyledi. Ancak uzman, asıl belirleyicinin eşyalar değil, kişiler arası temas olduğunu belirterek, sadece eşya temizliğine odaklanmanın yeterli olmadığını vurguladı.
Çocuklar için ek önlemler de paylaşan Timur, tırnakların kısa tutulmasının, kaşıntıya bağlı cilt hasarını ve ikincil enfeksiyon riskini azalttığını belirtti. Kaşıntı dönemlerinde pamuklu, cildi tahriş etmeyen giysiler giymenin ve sağlam cilt alanlarının nemli tutulmasının önemine dikkat çekti. Açık lezyon oluşan bölgelerin ise temiz ve kuru tutulması gerektiğini ekledi.
Timur, uyuzdan tamamen korunmak için uzun süren kaşıntı şikâyetlerinin hafife alınmaması, ev içinde benzer yakınmaların görülmesi durumunda gecikmeden değerlendirme yapılması ve şüpheli durumlarda yakın temasların gözden geçirilmesinin kritik olduğunu söyledi.



