Paylaş
Dil, millet olabilmenin kilit taşıdır. Tarihimize baktığımızda Orta Asyalıyız ve orada göçebe halinde yaşadık. Büyük göçlerden sonra yerleşik bir hayata kavuştuk. Göçerlerin kültürleri, dolayısıyla dilleri kâmil manada inkişaf etmez, etmemiştir. Göçerler daha ziyade tek heceli kelimelerle, sade ve yalın bir hayat sürdürürler.
İslam’la şereflendikten sonra, başta Arapça ve Farsça olmak üzere, coğrafya olarak ilişkiye girdiğimiz onlarca milletin dillerinden esinlenerek bir imparatorluk dili inşa ettik.
İnşa ettiğimiz medeniyet dilimizin çekirdeği Türkçe olup, birinci yörüngesinde, kutsal kitabımız Kur’an dili Arapça ve evliya ve şiir lisanı olarak benimsediğimiz Farsça ve ikinci yörüngede ise diğer dillerdeki kelimeleri yerleştirdik.
Bu dille medeniyetimizi inşa ettik ve onunla asırlar boyu yoğrularak bugünlere geldik. Mahut kelimelerin hepsi Türkçeleşti ve özbeöz Türkçe oldu.
Devletimizin adı Devlet-i Âliyye (Yüce Devlet) yani Osmanlı İmparatorluğu idi. Onlarca mahalli dilin konuşulduğu imparatorluk sathında, resmi dil Türkçe (Osmanlı Türkçesi) idi.
Dil, yaşayan bir varlıktır; onu tabii akışına bırakmak lazımdır. Zorlama metotlarla tasfiyeye girişirseniz dili mahveder, adeta et ile tırnağı birbirinden ayırır ve sahip olunan medeniyeti bütün değerleriyle yıkmış olursunuz.
İşte dünyanın hiçbir ülkesinde yapılmayan bu cinayet bizde işlendi ve bugün öyle bir noktaya geldik ki çocuklarımız, 30-40 sene önce yazılmış kitapları okuyup anlayamıyor.
Milyonlarca kitaplarla dolu kütüphanelerimizden ancak beş-on araştırmacı faydalanabiliyor; hafızası silinen milletimiz ise asırların birikimi olan bu eserleri ne okuyabiliyor ve ne de istifade edebiliyor.
Geçen gün bir yarışma programında çok zeki ve çok başarılı olan bir evladımız; “Bayraktar kelimesi aşağıdakilerden hangisinin karşılığıdır: a)Mihmandar b)Alemdar” sorusuna cevap olarak ‘mihmandar’ dedi. Alemdar kelimesini alem, cihan, dünya olarak biliyor. Âlem (uzun okunan a) ile ‘alem’i ayıramıyor.
En başarılı ve en zeki üniversiteli gencimizin hali bu, varın gerisini siz hesap edin!
Hele Z kuşağı denilen kesimin cep telefonları sayesinde uydurdukları bir dil var ki kurbağa dili bunların yanında şaheser kalır. Bu uyduruk, insan dimağını körelten, uyduruk, köksüz, tek heceli kelimelerle mi olay ve hadiselere nüfuz edecek, düşünecek, hayal edecek, mukayese yapacak ve yeni fikirler üretip medeniyet inşa edeceğiz?
Güldürmeyin insanı!
Ağlanacak halimize gülüyoruz.
Üniversiteli gençlere soruyorum; hiç kimse isminin manasını bilmiyor, bir insan bu kadar mı ilgisiz olur, köklerinden koparılır?
Ülkelerin istilası illaki askeri güçle, fiili işgalle değildir; dilini çığırından çıkarıp yapılan kültürel istila savaşmadan milletleri teslim almaktır.
İstanbul ve Ankara gibi metropollerden bahsetmiyorum. Adapazarı gibi bir yerde Serdivan ilçesindeki sokaklardaki dükkân isimleri hep Batı menşeli kelimeler.
Celladına âşık, milli değerler yoksunu bu gençlikle mi yarınlara yürüyeceğiz?
Nereye yürüdüğümüz her akşam televizyon ekranlarındaki haberlerden belli değil mi?
Paylaş